17 Kasım 2009 Salı

kasım, dostoyevski, karamazov kardeşler

dostoyevski'yi ilk okumam lise yaşlarıma denk gelir; yatılı okul yalnızlığına çare olsun diye çağırdığım yol arkadaşlarından biriydi. okurken 'heyecan' duyardım ve daha o vakitler, dostoyevski güzellemeleri yapan büyüklere aldırmadan, "bu adamda iş var," demiştim.

*

karamazov kardeşler'i okuduğumda ise yirmili yaşlarımın başlarındaydım. aldığım hazzı tarif edemem.

ancak bunu söyleyebilirim; "aldığım hazzı tarif edemem"...

sonrasında hayatımda çok şey değişti:
karamazov kardeşler'i okumamış olan herkesten nefret ettim. çünkü onlar, eğer isterlerse ilk defa okumanın hazzına sahip olacaklardı.

dostoyevski benim için bütün zamanların en büyük yazarı haline dönüştü.

karamazov kardeşler de en büyük dostoyevski romanı oluverdi. ve benim tuzak sorumdur bu; eğer, suç ve ceza yanıtını alırsam bir bahane bulur en yakın köşeden dönerim.

dostoyevski'yi araya başkaları girmeden, aslından okuyabilmek için rusça öğrenme arzum da hemen sonrasına denk gelir.

*

kasım ayının dostoyevski okunmadan geçilemeyeceğini öğrenmem ise karamazov kardeşler'i okurken olmuştu.

o okuyuşun ardından gerçekten de neredeyse her kasım dostoyevski okudum. çoğunlukla da karamazov kardeşler.

kaç kez okuduğumu yaşlı zihnim şu an söyleyemez ama bir koşu kitaplığa gidip daha evvel okuduğum baskılarının son sayfasına düştüğüm notlar gerekli cevabı verebilir.

okumalar hep aynı kitaptan değildi. içinde nasıl türkçeleştirildiğini merak ettiğim için okuduğum kitaplar da var, acizane kırık dökük bir rusçayla en sevdiğim baskısından okuduğum da.

*

bu girişi her daim şımarık bir çocuk kalan yanımla okuyanlara hava atmak için yapmadım. birazdan gelecek itirafımın samimiyetine ikna olun, sanki bir dostoyevski kahramanıymışım gibi en çok kendime zalim olayım diye.

defalarca okuduğum bu kitapta, defalarca okuduğum bir cümleyi hatta bir bahsi yanlış okuyormuşum meğer.

peder zosima sessiz sedasız, cümle arasında fyodor karamazov'u uyarır: "kendinden bu kadar utanma, çünkü her şeyin başlangıcı bu utanmadır."

taşıdığı kötülük ve çirkinlikten şüphe duymadığımız baba karamazov'un bunu kendisinin de dile getirdiği noktada, iyi bir hıristiyan olan peder zosima'nın diğer yanağını da uzatan yanıyla, "kendine haksızlık etme. özünde herkes gibi sen de iyilik ve güzelliğe sahipsin," uyarısı olarak okumuş, bunca zaman böyle bilmiştim.

ama bu defa bu değildi okuduğum...

umutsuzluk bir biçimde kibre benziyor ve kibirli insan kendini herkesten üstün görmekle, umutsuz insan ise kendisini herkesten aşağı görmekle yalnızca kendisinin isa peygamberin merhametine layık olmadığını ortaya koyar.

dostoyevski ise burada narsizmin insana özgü kaynaklarını, kendimize ilişkin bir imgeyi korumak amacıyla nasıl kendimize yalan söylediğimizi ve nasıl da bu imgeyi kendini aşağılama pahasına bile olsa korumaya çalıştığımızı ortaya çıkarmış meğer. çünkü kişi, kendini aşağılamakla gerçek benliğiyle yüzleşmeyi reddeder ve onu bağışlayacak kimsenin olmadığına inanır.


*

bu arada on bir kasım büyük yazarın yüz seksen sekizinci doğum yılıydı. sessiz ve sedasız kasım günleri arasında (kasım günleri ne kadarcıktır ki zaten..*) geçiverdi.

diyelim ,

ve günler önce başladığımız bu yazıyı nihayetlendirelim...



*:dostoyevski, karamazov kardeşler

1 yorum:

hibon dedi ki...

ben Karamazov Kardeşleri hala okumadım. ama madem durum böyle, okuyacağım gün geldiğinde bunu bir parça utanıp sıkılarak yapmaya ve mümkün olduğunca az haz almaya çalışacağım. hem zaten ilk defa okuyor olmanın aymazlığı eşlik edecek bana.