11 Mart 2011 Cuma

benim hikayem

hayal:

adam giderek artan bir öfkeyle odaya girip, aynı öfkeyle 'benim hakkımda yalan yanlış haberleri yazan kim?' diye sorduğunda, kadın yüzünde bilgisayar ekranının ışığı, dirseğini masaya, çenesini avucuna koymuş, gözlerini hafifçe kısarak siyah çerçeveli gözlüklerinin ardından ekrana bakıyordu.

bakışlarını bilgisayar ekranından, çenesini avucundan, dirseğini masadan alıp koltuğuna yaslandı. ve adama bakıp 'benim' derken yüzünde uslanmaz bir tebessüm vardı.

sadece 'ama, neden?' diyebilen adama, aynı uslanmaz tebessüm eşliğinde cevap verdi: sizi buraya getirmenin başka yolu yoktu...


anı:

adam usul usul yanan bir sobanın başında eğer ilk sayfasına bakabilseydik süslü bir el yazısıyla yazılmış 'tarih' kelimesini okuyacağımız liseden kalma bir defterin sayfalarını karıştırıyordu. 'kadınlar hep merdivenlerden iner' diye başlayan bir şiirin ilk mısrasını kırmızı kalemle iptal edip yerine 'bir kadın kapıdan girer' yazdıktan sonra defteri sobaya attı.


rüya:

üniversitedeymişim. ama şimdiki benmişim. aslında zaman şimdiki zaman, ben şimdiki ben ama her şey üniversite yıllarındaki gibiymiş.

soğuk, nemli, elektirikli ısıtıcının kar etmediği öğrenci evleri gibi. o evlerde hiçbir şeye aldırmadan sevişir gibi. merdiven otomatının bir anlığına izin verdiği karanlıkta öpüşmek gibi.

sanki hala ders asmaya hakkımız varmış gibi.


kıssa:

gömlek...

bu defa arkadan değil, önden yırtılmış.

2 yorum:

seyyarat dedi ki...

Gömlek önden yırtıldığı halde masumiyet iddiasında değilseniz, sorun yok.

verbumnonfacta dedi ki...

sıradan insanların cemali nasıl 'yusuf güzelliği' nin yanına bile yaklaşamıyorsa kaderleri de öyle..