14 Eylül 2011 Çarşamba

ölüm

bu ara ölüm hakkında düşünüyorum.

hayır, varoluşun en büyük problemi olan ölüm değil, düşündüğüm. bu soruya cevabımı yıllar önce verdim ve bu cevap değişmez. tıpkı, adı sonradan 'suratsız'a dönüşecek 'küçük kız'ın, daha da küçük bir kızken büyük anne ve büyük babasıyla yaylada geçirdiği yaz günlerinin, çinko dama düşen yağmur tanelerinden korkup dedesine sığınmasının, karanlığın inmesiyle aniden soğuyan havayla üşüyen ayaklarının -ne zaman ısındı ki o ayaklar?-, ancak dedesinin kocaman elleri arasında ısınabilmesinin değişmeyeceği gibi.

o yüzden, geçelim.

çünkü, başka bir şey düşündüğüm. mesela, ben ölsem diyorum. kırmızıya dönüşen trafik lambasını farketmesem, şoförlerden biri kendine sunulan bedeni reddetmese. bir pastanede otururken, masalardan birinde aniden ayağa kalkıp, bunu bana nasıl yaptın, diyen, kıskanç bir sevgilinin kaza kurşunlarına denk gelsem. akşam yemeklerinden birinde boğazıma bir şey kaçsa nefes alamasam, duş alırken kalp krizi geçirsem...

bu blog ne olurdu?

böyle bir hizmet var mıdır, bilmem ama, blogır yetkililerinden iki ay herhangi bir hareket olmayan blogların kapatılmasını rica ediyorum. en başta da, evden gelen kötü kokuların önce apartman sakinlerini, sonra da tüm mahalleyi rahatsız etmesini beklemeden burasının.

6 yorum:

pınar dedi ki...

Benim blogumu kapatsınlar,ben kapatamıyorum çünki:)

Ama bu blog kapatılamaz yazısı yazılsın türünden..
Ayrıca uzun bir ömür diliyorum,sağlıklı:)

verbumnonfacta dedi ki...

çok teşekkür ederim. herkesler uzun ve sağlıklı bir ömür yaşasın.

isterseniz kapatırsınız. veda etmeden, açıklama yapmadan, 'bugün de bize ayrılan sürenin sonuna geldik', 'sizi alkışlarla uğurluyorum', 'eski karımın ayrılırken de dediği gibi, buraya kadar ahbap'* demeden... birden bire.

*:the big lebowski

miss_imp dedi ki...

güzel olmuş.. ölümü düşünürken eğlendim doğrusu.. tek derdin blog olsun üstat.. halledilir ;)

verbumnonfacta dedi ki...

@miss_imp,

blogır'da sözü geçenlerden olduğunuzu umuyorum.

nebraska dedi ki...

'ölüm çok iri bir sözcük değil bayım.
kasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum.
ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen
yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz?
bir gül, bir güle derdi ki görse
yalan söylüyorum
güller bu sıra hiç konuşmuyor bayım. '

-didem madak

verbumnonfacta dedi ki...

@nebraska,

biliyor musunuz(nereden bileceksiniz), bir zamanlar kadından şair olmaz der, gizlice lale müldür, nilgün marmara okurdum.

biliyor musunuz(nereden bileceksiniz), didem madak denilince, başka şiir tanırım ben. sevgilim yazdı sanmıştım. "siz aşktan n'anlarsınız bayım" diyenin o olduğunu sanmış, o olmadığını anlayınca da didem madak bana şiir yazsın diye dua etmiştim. uzun zaman önceydi.

biliyor musunuz(nereden bileceksiniz), didem madak ölüm haberini alıp üzerinden biraz zaman geçip de şaka yapmadığını anlayınca "göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim. artık yazmaya başlabilirim..." diye bir yazıya oturdum ben. belki bir gün taslaklardan kurtulur o da.

biliyor musunuz(nereden bileceksiniz), didem madak ve ölüm bir araya gelince "vasiyetimdir:/ en güçlülerden seçilsin/ beni taşıyacak olanlar./ ahtım olsun,/ yükleri ağırlaşsın diye iyice,/ tabutumun içinde tepineceğim." mısralarını anarım tam da ona yakışan bu diye.