1 Aralık 2011 Perşembe

chelsea hotel #2

bu şarkıyı ne zaman dinlesem, bir erkek mahremiyetine girmiş bir kadını ve onun sırrını koruyamıyorsa başka ne işe yarar ki, diye düşünür, o 'montréalli ufak tefek yahudi'ye çok kızarım.

yine de şarkıyı dinlemekten ve beni alıp götürdüğü yerlere gitmekten kendimi alakoyamam.

*

anlatmak, çoğu zaman, benim gördüğümü siz de görüyor musunuz, demektir. böylece hayal görmediğinizi, uydurmadığınızı, her şeyin gerçek olduğunu kendinize ispat etmek istersiniz. üstelik herkes bilir; hikayeler anlatılınca varolur.

cohen de anlatır. janis joplin'le yaşadıkları gizli aşkı, herkesten ve her şeyden kaçıp chelsea oteli'nde birbirlerine sığınmalarını anlatmaya 'i remember...', diyerek başlar ve tıpkı teninde bir kadın sancıyormuşcasına, sırtını kalabalığa dönüp giden, ne "sana ihtiyacım var" ne "sana ihtiyacım yok" diyen, "tekrar tekrar" yakışıklı erkek isterim dese de ona "bir defalık kıyak yapmaya söz veren", "çirkiniz ama müziğimiz var" diyen meşhur kadını anlatır. ...

en sonunda sözlerini "bir şarkılık saltanatı vardır hüznümüzün" dercesine bitirir: i remember you well in the chelsea hotel,/ that's all, i don't even think of you that often...

*leonard cohen, chelsea hotel#2

Hiç yorum yok: