8 Mayıs 2012 Salı

üçleme: neden türkan şoray?

dostlarım türkan şoray hayranlığımı bilir. ister estetik görmemiş yaşlarından kalma bir fotoğrafta ister fonda eski istanbul görülen bir film karesinde olsun, 'beni görüyormuş gibi' baktığını hissederim. dahası gördüğünü.

bu yüzden çok uzun süre okuma odasının duvarında, yakari'nin hediyesi gravür ve elde edebilmek için sinemanın müdürü kadına açıkca kur yaptığım ve bana kalırsa sinema tarihinin en güzel afişi olan a perfect world'un afişiyle birlikte türkan şoray'ın gazeteden kestiğim siyah-beyaz fotoğrafından başka bir şey olmadı. evler değişti, okuma odasının duvarları değişti, havayla temas ettiği için yanan ve o yanmanın etkisiyle sararan fotoğraf değişti ama çok uzun süre bu üçlü değişmedi.

türkan şoray filmografisinde izlediğim en yeni film ise, doksan tarihli soğuktu ve yağmur çiseliyordu... şiir kokan adına rağmen beni hayal kırıklığına uğratan bu filmden öteye ise geçemedim.

kaldı ki onu eski haliyle hatırlamak istiyorum.

o halde başlayalım:

bir: devlerin aşkı(1976)... klasik yeşilçam melodramlarından biri. film, türkan şoray'ın güzelliği ve kadir inanır'la arasındaki eşşiz kimya üzerine inşa edilmiştir. öyle ki, kadir inanır'ın tokat sahnesi bile ihmal edilmemiştir. hele de, türkan şoray'ın sezen aksu ve ajda pekkan'ın sesinden şarkı söylüyormuş gibi yaptığı iki klip sahne vardır ki, facia.

yine de, türkan şoray'ın en güzel çağını peliküle kaydeden 'sultan'a özel çekimler yüzünden bu filmi çok severim. cahit berkay işi devlerin aşkı melodisi ise içe işler. ama asıl sevdiğim ve defalarca izlesem de bıkmayacağım sahne, savaş başar ve türkan şoray'ın ard arda "kahrolsun o kadın" dedikleri, amerikalı bir filme dublaj yapılmış hissi veren sahnedir.

iki: selvi boylum al yazmalım (1977)... bu filmi herkes sever ve bilir; ali özgentürk senaryoyu cengiz aytmatov'un öyküsünden uyarlamıştır. güzel olan öykü mü yoksa film mi diye zaman zaman sorgulasam da filmin bu listedeki yeri tartışılmaz. türkan şoray başarılı, döneme uyarlanmış senaryo kusursuzdur. müzik, cahit berkay hanesine bastırarak işaretlenmiş bir 'artı' dahadır.

yine de sormak isterim asya'ya: sevgiyi anladık, emek ister. ya aşk?

üç: mine (1982)... bu film aynı zamanda "sanat ve hayat, hangisi diğerini taklit eder?" tartışmasında yeni bir sayfadır. yaklaşık yirmi yıl rüçhan adlı'yla birlikte yaşayan ve sinemadaki duruşunu 'şoray kanunları'yla belirleyen türkan şoray, bu filmle adını taşıyan kanunları yerle bir ederken hayatına da cihan önal dahil olur.

küçük bir kasabada rutine ve sahte ahlağa direnmeye çalışan bir kadın, hayal ettiği aşka nihayet kavuştuğunda ödemesi gereken bedel olduğunu bilir. öder.

güzel oluşundan çok, kalbinin pusulasını takip eden güçlü ve tutkulu bir kadın imgesi kalır geriye. bir de o cümle: gerçek aşkı buluncaya kadar kaç kişiyi sevdiğimizi sanıyoruz?

ve sıralama dışı: türk sineması'nın sevmek zamanı'ndan sonraki en iyi filmi.

elbette, vesikalı yarim (1968)... suskunluk.

4 yorum:

Vladimir dedi ki...

"Hayallerim Aşkım ve Sen" i izlediniz mi?

verbumnonfacta dedi ki...

izlemez olur muyum. severim de. sadece, 'selvi boylum al yazmalım'a kıyamadım.

Hayal Kahvem dedi ki...

Verbumnonfacta, Vesikalı Yarim'in Sait Faik'in Menekşeli Vadi adlı öyküsünden sinemaya uyarlandığını öğrendiğimde şu yazıyı yazmıştım.

Vesikalı Yarim için suskunluk demişsiniz ama...Bilmiyorum ki, belki okumak istersiniz...

http://hayalkahvem.blogspot.com/search?q=vesikal%C4%B1+yarim

Bi de, bir Ece Temelkuran yazısından alıntıladığım bazı cümleleri buraya ekleyivereyim. İlla afacanlık yapacağım ya, Vesikalı Yarim le ilgili suskunluğu iyice bozuvereyim:)

"...Ya da Vesikalı Yarim filminde İzzet Günay ile Türkan Şoray'ın raflara beraber konserve dizdikleri sahnenin üzerine gidilmeli. Birbirinden çok başka iki insanın birbirlerine, beraber konserveler bozuluncaya kadar beraber yaşama sözü vermesinin ne dehşet verici bir cesaret gerektirdiğini iyice anlamalı herkes."


verbumnonfacta dedi ki...

suskunluk...