14 Ağustos 2012 Salı

bir masada iki kişi: iyileşmek

çayından son bir yudum aldı, masaya bıraktığı fincanı parmak uçlarıyla ortaya doğru itti. bir süre camdan dışarı, belki de apansız bastıran yağmurda ıslanmamak için koşuşan insanlara baktı. bakışlarını oradan alıp az önce masanın ortasına doğru ittiği fincana verirken konuşmaya başladı:

- şaşkınım.

- şaşırdığını biliyorum.

- sanki zaman tüneline girmiş ve üniversite yıllarına dönmüş gibiyim.

- biliyorum... biliyorum...

- bunun nasıl olduğu hakkında bir fikrin var mı?

- kafamda ve kalbimde olan bir sürü şey... ama benzetecek olsam, 'tedavi süreci' gibi, derdim.

- seninki tedavi gerektiren bir şey değildi ki. dışardan artist görünme pahasına kendini koruyordun sadece. görünen o ki, bu defa koruyamamışsın. ya da kaçamamışsın.

- tedavi süreci benzetmesi yanlış sayılmaz. önceki hikayelerde verilen ilaçları almıyor, tavsiyelere uymuyordum. bu defa tedaviye cevap verdiğimi farkettiğimde artık çok geçti.

*

ve asıl tedavi gerektirenin 'iyileşmiş olmak' olduğunu herkes gibi ben de biliyordum.

Hiç yorum yok: