17 Kasım 2012 Cumartesi

haftanın olayları

kabul, hiç bir zaman "iktidar" olmadım, hep "muhalefet"tim.

ve "devlet" olmamak için "devlete karşı" olmaya gerek kalmadığını, "devletin dışında" olmanın yettiğini hep bildim.

çoğu zaman toplumun, dinin, ailemin ve devletin kurallarına uyduğumu bile söyleyebilirim.

ama gün gelip arabeske düşkün bir yanım olduğu için vatan haini olabileceğimi düşünmemiştim.

bu vesileyle, sonrasında "bana göre," şerhini düşerek de olsa "arabesk dinlemek vatan hainliğidir," diyen bin bir temel eser, büyük türk düşünürü, vatansever, geriden gelerek ataklara destek olan defansif orta saha ve devlet sanatçısı fazıl say'a selam ederim.

*

adını ilk defa duyduğum zamanı iyi hatırlıyorum. çiğdem anad, müjde ar, pınar kür ve aysun kayacı'nın birlikte kotardıkları haydi gel bizimle ol'lardan biriydi. yakışıklı bir adam olduğunu, ortaokula mersedesle gittiğini, beraber olduğu kadını uçurduğunu falan söylüyordu.

değişen iktidarla birlikte el değiştiren "para"nın en büyük adreslerinden birine dönüştü zamanla. biraz da şanslıydı; binadan başka bir şey üretemeyen bir coğrafyada, istanbul evlerine deniz kumuyla katkıda bulunan bir aileden geliyordu.

kadınları uçurup uçurmadığını bilmiyorum ama sinan çetin'in onu uçurduğu muhakkak. sinan çetin'e haksızlık etmeyelim yine de, o sadece işini yapmış, büyük bir egoya ayna tutmuş da olabilir. ama istanbul'u her sahnede bileğinde ayrı bir saat ve yüzünde fondötenle ve tabi ki at sırtında yeniden fethettiği reklam tartışmasız biçimde zirveydi.

aynı adamı, 'imaj meykır'larının bütün çabalarına bozulmuş makyajı, aman dileyen ifadeyle, "usül hatası yaptık," derken görünce, adaletin bazan mümkün olabildiğini hissettim.

beter olsun...

*

hatırlarsanız, ömer yalçınova'nın hayri turgut uyar'la yaptığı nefis söyleşiyi bu sokakta paylaşmış, beni heyecanlandıran bazı yerlerin altını çizmiştim.

oğul turgut uyar'ın ortak olduğum dualarında biri de, "turgut uyar şiiri denilince benim aklıma "büyük saat" gelmiyor, tek tek kitaplar geliyor. babamın şiirlerinin topluca değil, kitapların asıl halleriyle basılmaları en büyük hayallerimden biri," dediği yerdi.

biz yapı kredi yayınları'ndan sesimizi duymasını ve bu isteği ciddiye alarak 'turgut uyar şiirleri'ni "büyük"lükten kurtarmasını beklerken, onlar "dünyadan çıkış yolları"ndan birini nihayet yirmi dokuz ekimde bulan sami baydar'ın kitaplarını "toplu eserler" olarak basacaklarını sosyal medya kanalıyla duyurdular.

oldu mu şimdi?


notgibi: gazze bahsini unutmadım. sadece utancımdan sustum. bu büyük utanç hepimize yeter.

3 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

arabesksever yanın olduğunu öğrenmek ilginçti :)
ağaoğlunu taa o zamanlardan hatırlaman da ilginç :)
gazze kelimesini görmek bile üzüyor beni, utanç desen öyle bir yük ki ..

N.Narda dedi ki...

İçimi mi okudunuz? En son bahsiniz için önce söylüyorum bunu. Sussam nereye kadar: Söylesem tesiri yok/sussam gönül razı değil...Gönlüme uyup bir -kara- yazı karalamak için oturmuştum bilgisayarın başına...

Fasıl Say'a gönderdiğiniz selama ben de ortak olmak isterim müsaadenizle.
Ağaoğlu'na ise hiç mi hiç sözüm yok;değmez...

verbumnonfacta dedi ki...

@buket,

"arabesk bir yanım olduğunu hiçbir zaman inkar etmedim."

tv kültürüm olmadığı için, seyrettiğim az sayıda programı haliyle hatırlıyorum. hatta o programı nerede, kimlerle izlediğimi de. o programda müjda ar'ın rolünü çok sevmiş ve "ünlüler arasında rıdvan dilmen'den sonra sohbet etmek istediğim bir kişi daha oldu," demiştim.

gazze bahsinde batılı sıfatıyla andığımız herkesin empati kurabilmesini isterdim.

@n.narda,

"anlatamıyorum," dediğim bir noktada "notgibi"ye sığınmaktan başka çarem yoktu. öyle yaptım.