22 Temmuz 2013 Pazartesi

kırbaç

"seyis behram, yedinci günün sonunda gelip, bedeni ölmüş atla gururu ölmüş çırağının arasına oturdu. ve ona dedi ki: yılkıdan üç türlü at gelir. bazı atlar, daha diğer atlara vurulan kırbacın sesini duyduklarında terk ederler huysuzluklarını; ruhlarıyla derileri arasında bir mesafe yoktur. bazı atlar ise, kırbacın açtığı yarayla ruhları arasında gider gelirler, yara açıldıkça ruhları ile derileri arasındaki mesafe kapanıverir. kan ruhlarına damlayınca teslim ederler kendilerini. bazı atlar da var ki, her kırbaçta açılır ruhlarıyla bedenleri arasındaki mesafe. sen onu kırbaçladıkça ele geçmez olur ruhu. öylelerinden geriye, cansız bir tay bedeni kalır. bir de seyisin hafızasında, gururu hiç öldürülemeyen bir tayın gurur kıran görüntüsü. ustalık, bu tür tayları uslandırmakta değil, ona hiç bulaşmamakta saklı. kırbaç, zaten yola gelecekler için sadece bir bahane."*
 
 
*: ali ayçil, sur kenti hikâyeleri

2 yorum:

Anna dedi ki...

Etkileyici!
Hatırlatıcı!
Boynu büktürüp düşündürücü!

verbumnonfacta dedi ki...

etkileyici: şüphesiz.

hatırlatıcı: dileyelim güzellikler olsun.

boynu büktürüp düşündürücü: küçük prens ve kral arasındaki diyalog geliyor aklıma. ve garip bir biçimde aşkın "olmak"lığını.