9 Ekim 2013 Çarşamba

diyojen ve güneşi

diyojen'i bilirsiniz... sinop'un medar-ı iftiharı, atina sokaklarında gündüz vakti elinde fener 'adam' arayan, korint'te yaşadığı fıçının önünde, "dile benden ne dilersen," diyen büyük iskender'in suratına, "gölge etme başka ihsan istemem," yanıtını çarpan cengaver...

hiç şüphesiz, alexander the great'a, "gölge etme başka ihsan istemem," demek, mangal gibi yürek istediği kadar, "hadi sen git işine de/ herkes kendi işine" manalandırmasından daha fazlasıdır.

o 'fazla'lardan birini, okuyanlara mektup yazma arzusu armağan eden tadından yenmez milena'ya mektuplar'da kafka adisi işaret ediyor:

"iskender içimizden biriyle konuşsaydı, mutlu olurduk, ama diyojen küçümsedi onu, güneşimi karartma dedi; o korkunç, o yanan, yakan, insanı çıldırtan yunan güneşini istiyordu. ne yapsın? hortlaklarla doluydu fıçısı."

belki de, sadece budur...

Hiç yorum yok: