19 Kasım 2013 Salı

john berger'in teybi

ne zaman frank's wild years dinlesem ya da korsan yayın'dan çıkma bir yağmur köpeği'ne elim gitse bu anektodu hatırlarım...

*

cevat çapan ve bir arkadaşı, bir gün john berger'i ziyarete giderler. gecenin ileri bir saatinde berger, "size harika bir şey dinleteceğim," diyerek teybe frank's wild years kasetini koymuş. bizimkiler bu tuhaf sesi başta yadırgamışlar ama dinledikçe çok sevmişler.

adını not edip ertesi gün kendilerine de bir tane almışlar. bir yandan da, "bizim ihtiyar john'un teybi ayvayı yemiş, kaseti bozuk çalıyordu," diye düşünüyorlarmış.

dinleyince bir de ne görsünler? ses aynı ses: bildiğimiz tom waits.

"aziz" tom waits...

7 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

:))

verbumnonfacta dedi ki...

biliyorum komik. ama komik olduğu kadar da tom waits'i eleveren bir hikaye.

Zelda Capulet dedi ki...

işte acayip yoğun günler yaşıyorum; anlamsız, içi boş bir yoğunluk. bir ara kafamı kaldırdım, tumblr'da yolum kırmızı boş bir odaya çıktı; tavşanın yolunun çıkacağı cinsten bir oda. sonra buraya döndüm, kıymetlim john berger ve aziz tom waits bir arada. emekli olmam lazım dedim kendi kendime...

şimdi ne mi yapıyorum? beautiful maladies dönmeye başladı elbette. işe de devam tabii. bu karga buradan yine geç çıkacak bugün, aziz tom'la beraber!

verbumnonfacta dedi ki...

uyulması gereken bir mesai, yapılması gereken bir iş; başlıbaşına bir yoğunluk sebebi. tom waits olsaydı yaşadığımız rutinin üzerimize bulaşan tozlarına bakar, "yörüngenin hem lanet hem de lütuf olduğunu unutma" derdi.

tavşanı takip etmekten vaz geçmeyin, özellikle içinizdekini.

ve unutmayın, hayatımız boyunca sahip olacağımız en kutsal metin istifa mektubudur. onun yanınızdan asla eksik etmeyin.

şu an kramp'tan gitme çalıyor fonda ve ben, "'aziz' sizi elinizden tutup çıkartmış olsun iş denilen yoğunluktan" diye dua ediyorum.

Zelda Capulet dedi ki...

benim hayalim bir sabah kalkıp hiç kimseye haber verme zorunluluğu hissetmeden işe gitmemek. istifa mektubu kesmiyor yani ;) şaka bir yana emekli olmayı "hakettim" ama hayat işte faturalar, çocuklar falan var; o yörüngeyi zorluyor...

"yörüngenin hem lanet hem de lütuf olduğunu unutma" bu gerçek bir alıntı mı; yoksa sizden bir aforizma mı?





Zelda Capulet dedi ki...

ah bir de şu var tabii.
o tavşan içime hapsolmuşken, takip etmemekten başka şansım kalmıyor zaten!

ve "aziz" ne zaman gelse, beni olduğum yerden alıp savurur!

verbumnonfacta dedi ki...

ne güzel olurdu, tıpkı öğrencilik günlerimizdeki gibi ders asmaya hakkımızın olması.

"cehalet erdemdir," yaklaşımı, sahip olmak için de söylebilir sanki. sahip oldukça onu korumak için daha çok çabalıyoruz. daha basit bir hayata razı gelmiyor daha sonra da çok yorulduğumuzu söylüyoruz. "korumak olduğunuz standart"a diyecek sözüm yok, kolay gelsin, demekten başka.

belki de sözü orhan ka.ya bırakmanın tam sırası: http://verbumnonfacta.blogspot.com/2013/05/yasamak-ya-da-olmek.html

korkarım hikmet referansı taşıyan cümlelerim yok benim. onu 'aziz'den ödünç almıştım. belki biraz değiştirdim ama foreign affairs'de hemen hemen aynı şeyi söylüyordu. ve onu sevenleri biz de severiz.