4 Ekim 2014 Cumartesi

"senin ismail'in kim?"

bir

çok gençtim. hem dağlardan hem denizlerden gelecek tehlikeleri görebilsin, orada yaşayanları bu tehlikelerden saklasın diye volkanik bir tepenin zirvesine inşa edilmiş kalenin şehre bakan tarafındaki surda duruyordum. yaz günleriydi. bakışlarımı uzaktaki şehirden almış, kaleyi ve surları çoğaltan uçurumun dibinde usul usul akan ırmağa bakmıştım.

birdenbire uçabileceğimi, gerçekten inanırsam kendimi o boşluğa bıraktığım takdirde bir kuş gibi uçacağımı hissettim.

daha sonra o anı düşündüğümde, bu duygunun iki uçlu olduğuna karar verdim. birinci-uç, inancın gücü bunu mümkün kılabilir. ikinci-uç, intihar eden insanların son anına gitsek belki onların da bu şekilde hissettiklerini göreceğiz.

son-uç, kendimi o boşluğa bırakamadım.

iki

"bir ibadet olarak kurban kesmek", ancak başlıkta işaret eden soruya verecek bir cevabımız varsa ya da bu sorunun işaret ettiği menzili hissedebiliyorsak bize bir şey söyleyebilir.

hiçbirimiz ibrahim değiliz, peygamber değiliz. kabul. ama en az bir ismail'imiz olduğuna eminim. "ismail"i biliyorsak ama onu feda etmeyi göze alamıyorsak hiçbir anlamı yok kestiğimiz kurbanların, adadığımız adakların.

belki de, orhan ka.'nın "yaşamak"la "ölmek" arasında gidip geldiği yazısında sorduğu soruyu hatırlamanın tam sırası: hayatınız, hayatınızı feda etmeye değer mi?

ismail'iniz için ismail'i feda eder misiniz?

ya da ancak yarım kalmış aşklar sonsuza kadar sürüyorsa...

üç

belki de susmalı ve sözü başlıktaki sorunun sahibine bırakmalı:

"sen de ibrahim gibi kendi ismail'ini getirmelisin mina'ya. senin ismail'in kim? ancak sen bilebilirsin, başkası değil. belki eşin, işin, yeteneğin, gücün, cinsiyetin, statün vs. ne olduğunu bilmiyorum, ama ibrahim'in ismail'i sevdiği kadar sevdiğin birşey olmalı. senin özgürlüğünden çalan, görevlerini yerine getirmeni engelleyen, seni eğlendiren, hakikatı duymaktan ve bilmekten alıkoyan, sorumluluk kabul etmektense meşrulaştırıcı sebepler ürettiren ve seni sadece gelecekte senden gelecek yardım için destekleyen ne varsa; işte bunlar onun işaretlerindendir. onu arayıp bulmalısın. eğer allah'a yaklaşmak istiyorsan, ismail'i mina'da kurban etmen gerek."*

dört

sanırım anladınız; gökten bir koç inmiyorsa o anda, ismail'iniz ismail değil. aşkınız aşk...

ne yaptığınız ibadet ne kestiğiniz kurban. sadece kasaplık.

ve uçamıyorsanız bir kuş gibi, şizofrensiniz...

beş

peki ya kız ölmemişse, ölmüyorsa?



*: ali şeriati, hac-baba oğul arasında konuşma (ingilizce'den çeviren: şükrü kaya)

Hiç yorum yok: