26 Şubat 2016 Cuma

iki soru tek mana

emesen, whatsapp tarzı mesajlaşma yöntemlerini kullanmış ya da kullanan herkes en az bir defa "kimle konuşuyorsun?" sorusuna maruz kalmıştır. ben de kaldım. çoğu zaman görmezden geldiğim bu soruyu görmezden gelemediğim zamanlarda ise belli etmekten çekinmediğim bir öfkeye kapıldım.

ne yazık ki o "istek"teki masumiyeti, içtenliği ancak şimdilerde anlayabiliyorum. evet, soru değil, istek...

tıpkı, sohbetin vardığı o suskunluk hâlinde muhatabımızın sorduğu ya da bizim muhatabımıza sorduğumuz, "ne düşünüyorsun," sorusu gibi.

o sırada düşüncelere dalmış, o düşüncelerin peşi sıra yollara düşmüşüzdür. ve giderek uzaklaşıyoruzdur. ve o soru gelir. soru değil aslında, istek.

"lütfen, benimle ilgilen" diyen bir istek.

"hayır adam. o tarafa gitme. o tarafa gidersen çok üzülürüz," diyen bir istek.

"n'olur yüzüme bak," diyen bir istek.

"olmaz bir trenden inmişim:/ sadece yüzüme. yüzüme bir bak!"* diyen bir istek.


*: süleyman çobanoğlu, aşk mektubu

1 yorum:

Min'el Lâ dedi ki...


"hayır adam. o tarafa gitme. o tarafa gidersen çok üzülürüz."

Güzelmiş, çok güzelmiş; hele "çok üzülürüz" kısmı... Kalbimi boydan boya katederek ayak basılmamış tek bir nokta bırakmadı hayranlık nâmına. Öte yandan bu okuduklarım -bahsi geçen istekteki samimiyet ve içtenliğe denk düşmez ama- Türk filmlerindeki o malum diyaloğu getirdi aklıma. Hani filmin başlarında, durulmaktan nasibini henüz almamış olan çapkın delikanlı ile esas kızın dans ettikleri sahne ve kızın iltifâta cevap verme şekli:

- Kim bilir bunları daha evvel kaç kıza daha söylediniz.

Soru değil, orası kesin! Ama kırgın bir hüküm mü yoksa haklı -ki gönül daima haklıdır- bir isyan mı derseniz; olsa olsa inkâra övgü yahut teşvik, derim.