23 Şubat 2016 Salı

iyi hikâyeler için

adını, "o adam" olmadan bir gün bile yaşayamam diye düşündüğü için on sekizinci yaşının daha ilk gününde evlendiğini, çok geçmeden evliliğin sadece masallar için mutlu son olduğunu anlayacağını, yine de yedi yaşındaki oğluna bakınca hiç mi hiç pişmanlık duymadığını henüz bilmiyorum.

"insanlar buraya gelirken yanlarında hep kitapları olur," diyor. "belki bir kaç sayfa okurlar. hepsi o kadar. ama siz, ya denize giriyorsunuz ya da okuyorsunuz."

sabahın bu saatinde bile yakan güneşten kaçmak için altına sığındığım plaj şemsiyesine yöneldiğini fark ettiğimde, konuşacak, diye düşünüp çıkarttığım kulaklığı gösteriyor, "bir de müzik dinliyorum," diyorum.

bu saldırıyı kocaman gülümseyerek atlatıyor.

"dünkü kitabı okumuştum. bitirmişsiniz. bunun konusu nedir?"

"anlatması uzun sürer. üstelik ben, çok az hikâyesi olduğu için o hikâyeleri uzun uzun anlatan adamlardanım. giriş, gelişme, sonuç derken anlattıklarım bir türlü bitmez."

yine kocaman gülümsüyor. başıyla bizi saran tenhalığı işaret edip, "hikâye için en az bir saatim var," diyor. "iyi hikâyeler içinse sonsuz."

bu defa ben gülümsüyorum. kocaman...

Hiç yorum yok: