9 Ağustos 2016 Salı

acı

cahit zarifoğlu'nun 'her şeye değer ve yeter' yaşamak'ı "ne çok acı var" cümlesiyle başlar. hem kitabı hem bu cümleyi yıllardır yanımda taşıyorum.

kitap, beni ben yapan kitaplardandır. cümle ise, "yeni doğmuş bir çocuğun ağlaması"ndan "dünyanın saldırısına maruz kalan bir şair imgesi"ne kadar bir çok hâlin ifadesi. çünkü hayat, ne zaman bundan daha kötüsü olamaz desek daha kötüsünü bir yerlerden bulup çıkartır.

tatar çölü'nün beni en çok ağlatan yerinde derkenara, "ne çok acı var" yazışım bugün gibi aklımda. gençtim. hatta çocuk. hem dino buzzati'nin acımasız gelecek öngörüsü yüzünden ağlıyor hem de gelecekteki kendime bir çeşit not düşüyordum.

şimdi, iki bin on altı yılının ağustosu. nuri pakdil'den bir yazarın notları'nı okuyorum. artık çocuk sayılmam. hatta büyüyen değil yaşlanan bir adama dönüştüğüm bile söylenebilir. arada acının manası da değişmiş olmalı: artık kişisel değil, evrensel.

o kitapta, muhtemelen bir gazete haberinden sızan bir cümleye rastladım: "deprem bölgesine sürekli kar yağıyor."

evet, "ne çok acı var".

çünkü hayat, ne zaman bundan daha kötüsü olamaz desek daha kötüsünü bir yerlerden bulup çıkartıyor.

ve cahit zarifoğlu'nun başlattığını dava ve kader arkadaşı nuri pakdil tamamlıyor.

2 yorum:

Zelda Capulet dedi ki...

"...hatta büyüyen değil yaşlanan bir adama dönüştüğüm bile söylenebilir. arada acının manası da değişmiş olmalı: artık kişisel değil, evrensel..." demişsiniz ya bundan henüz emin olmayın derim; cümlenin ikinci bölümü kastediyorum elbette.

ve malum nedenlerle nuri pakdil'den hep uzak durdum; durmasam iyi olacak sanırım.evrensel değil "kişisel" nedenlerle... ;)

verbumnonfacta dedi ki...

ilk kısımdan ben emin olmayacağım da kim olacak -iki nokta üst üste, kapa parantez-
ikinci kısım içinse size itimat ediyorum. bekler görürüm. -yine-
evet, nuri pakdil okuyun. batı notları iyi bir başlangıç olabilir. imge ve artistlik sevenlerden degilseniz şiirlerine yaklaşmayın ama.