10 Aralık 2016 Cumartesi

kitap arasında bir kağıt

bir tatil gününü başka bir tatil gününe bağlayan huzurlu, keyifli, usul usul akan akşamlardan biriydi. kitaplığa yürüdüm. hiç itiraz etmeden içimdeki sesi dinledim ve raftan yky baskısı büyük saat'i alıp başka bir şeye gözüm kaymasın diye oyalanmadan geri döndüm.

"büyük saat"in bazan yelkovanına bazan akrebine tutunup oradan oraya atlarken neredeyse sayfalarla bütünleşmiş, kitaptan dışarı taşmasın diye ikiye katlanmış bir kağıt kucağıma düşüverdi. zamanın ve hayatın yüküyle sararıp incelmiş bir kağıt. benim yazım. kağıt ise daktiloyla oynadığım oyunlardan arda kalmış olmalı.

zaman tüneline düşmek gibi değildi. mutlak biçimde şimdideydim. şimdiki zamanda ve bana yazılmış bir mektubu okuyordum. mektubun yazarı bendim. okuyanı da...

ama yazan ile okuyanın aynı kişiler olduğunu iddia edemem.

"annem buradaydı. uyumuş olduğumu düşünerek, üzerimi örtüp örtmediğimi kontrol etmek için geldiğine eminim. yatağın kenarına oturmadan önce başucu lambasını yaktı. ben de elimdeki kitabı kapattım.

bir süre sohbet ettik. bazı şeyler var ki, o sormadı ben de söylemedim. biliyorum, sorsa da söylemezdim. biliyordu. bir ara ikimiz birden susunca kalktı.

lambayı kapatayım mı, diye sormadan önce bana baktığında büyük bir merak ve hevesle elinde tuttuğu kitabın sayfalarını çeviren oğlunu görmüştü. kendini genç hissetti mi bilmiyorum ama bazı şeylerin değişmeden yerli yerinde, öylece durduğunu fark etmenin verdiği huzurla kapıyı kapatıp çıktı."

Hiç yorum yok: