11 Ekim 2017 Çarşamba

fondaki adam

bu sabah yüzlerce fotoğrafa uyandım. yazdan kalma bir sürü fotoğraf. yakari yollamış.

bulutlar, suda yansıyan ışık, kanat uçları suya değerek uçan kuşlar, köprüler, binalar, insanlar, anlar, ev halleri, manav tezgahları, bahçeler, yaprağına su dokunmuş sardunya, duvar yazıları... olası her şeyi bir fotoğrafa konu etmiş. ya da ne bulduysa fotoğrafını çekmiş.

ama en çok oğlu var fotoğraflarda. büyük oğlu. murat sultan'ı.

onlardan birinde, murat akademinin atletizm pistinde. daha doğrusu pistin kenarında ve babasına poza benzemeyen pozlarından birini vermiş. yüzünde bir tebessüm var. fotoğraf için değil, babası için bence o tebessüm. poz vermek sandığı şey sabit durmak çünkü.

fotoğrafı biraz yaklaştırınca arkada koşmakta olan birini fark ettim. tebessüm ederek daha da yaklaştırdım. beyaz tişört gitmişti. tam o sırada sağ elini havaya kaldırmıştı.

daha doğrusu söz hakkı isteyen öğrenciler gibi işaret parmağını kaldırmıştı. yani şehadet parmağını.

"temmuz sonu ya da ağustos başı olmalı," dedim. "eğer o parmak havadaysa, allahu ekber, diyordur."

"allahu ekber. hamd ona olsun. bu bedeni herhangi bir sağlık probleminden ve arazdan uzak ve bana ait kıldığı için."

Hiç yorum yok: