23 Nisan 2018 Pazartesi

redif değil ısrar güzellemesi

"bu yüzden kendisini tekrarın sıkıcılığından, acemiliğinden kurtarabildiği anda redif kafiyeden daha fazla maharet isteyici, daha göz kamaştırıcıdır. çünkü kafiye, fildişi kulesine çekilmiş dokunulmazın güzelliğinde nazeninken, redif yüreklidir. çünkü redif bir tekrir, bir ezber, bir şerh hâlidir. doğasında icbarı, ibramı, inadı içerir. bu hâliyle sebattır. bu yüzden manidardır. ayak diretir çünkü, teklif değildir kafiye gibi, ısrardır. bu yüzden etkisi mağrur, vuruşu sert ve geri dönüşü düşünülmezdir."

bu paragrafla bitirir nazan bekiroğlu, redif: teklif değil ısrar* başlıklı nefis denemesini. ilk defa yıllar önce okumuştum. her nazan bekiroğlu metni gibi beni ilk okumada çarpmış, zamanla içimde çoğaldıkça çoğalmıştı.

akademik yanının var ettiği, şefkatinin her kelimesine sirayet ettiği bir yazıydı. yine bir çok şey öğrenmiş, kalbi olanın kelimeye, söz sanatına bile şefkat duyabileceğini görmüştüm.

kolayca tahmin edileceği üzere defalarca okudum. geçtiğimiz günlerde yeniden aklıma düştü, bir defa daha okudum. metin aynıydı ama ben sanki başka bir şey okumuştum. aydınlanma yaşadım, derdim ama, bu ifadenin yerli yersiz kullanılmasına karşıyım.

yazı "redif'i falan övmüyordu. sadece 'redif'i bahane ediyordu. "redif" bahanesiyle 'ısrar'ı yüceltiyor, 'ısrar'ın gücünü görmezden geldiğimizi, 'ısrar'ın imajındaki kirliliğin aslında kelime düzeyinde olduğunu, 'ısrar'ı içten içe sevdiğimizi söylüyordu.


*: türk edebiyatı - mayıs 2009, nr:427

Hiç yorum yok: